Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Çevre Hakkıyla İlgili Davalarda Ortak Menfaati Bulunanların Birlikte Dava Açabileceği Yönünde İçtihat Geliştirdi-21/07/2023

 

Zeytinlikleri madenciliğe açan yönetmelik değişikliğinin iptali için açılan davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK), çevre hakkını ilgilendiren davalarda birden fazla davacının birlikte dava açamayacaklarına yönelik Danıştay 8.Dairesi’nin kararını kesin olarak bozdu.

Hüküm gereği, şekil şartlarının katı yorumlanmaması gerektiği, yargılamanın temel ilkeleri de göz önünde bulundurularak vatandaşların adil yargılanma hakkı ve hak arama özgürlüğü kapsamında ortak menfaati bulunanların ortak dava açabilmesinin önü açılmıştır.


T.C.

D A N I Ş T A Y İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2022/3772 Karar No : 2023/950                                                                     

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: 01/03/2022 tarih ve 31765 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesiyle asıl Yönetmelik'in 115. maddesine eklenen 4. fıkranın iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci ve Onuncu Daireleri Müşterek Kurulunun

13/09/2022 tarih ve E:2022/5155, K:2022/4679 sayılı kararıyla;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesinde "(1) Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

(2) Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir." hükmünün yer aldığı,

Aynı Kanun'un 14. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde, dilekçeler üzerinde bu Kanun'un 5. maddesine uygun olup olmadığı yönünden inceleme yapılacağı; 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, bu yönlerden Kanun'a aykırılık görülür ise otuz gün içinde 5. maddeye uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği; aynı maddenin 5. fıkrasında, bu yönlerden dilekçenin reddedilmesi üzerine yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hükümlerine yer verildiği,

İdari yargılama usulünde geçerli olan resen araştırma ve yazılılık ilkesi gereği dava dilekçelerinin, 2577 sayılı Kanun'da belirtilen şekil kurallarına uygun bir biçimde ve yargılamanın gerektirdiği bilgileri içerecek nitelikte düzenlenmesi gerektiği,

Dava dilekçesinin incelenmesinden; davacılar vekili tarafından daha önce aynı istemle 9 dernek, 7 kooperatif ve 11 gerçek kişi adına ortak dilekçe ile açılan davada, davacıların dava açma ehliyetlerinin tespit edilebilmesi için ayrı ayrı dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddedilmesi üzerine yenilenen bu davada; aynı dernek, kooperatif ve gerçek kişiler adına ortak dilekçe ile dava açıldığının görüldüğü,

Bu durumda, yenileme dilekçesinde aynı yanlışlığın yapılması nedeniyle 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası uyarınca davanın reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, hak veya menfaatte iştirak şartının, bir idari işlemin iptal edilmesinden umulan fayda ve çıkarın ortak olması anlamına geldiği, dava konusu Yönetmelik hükmünün etkisini tüm Türkiye'de göstereceği, bu nedenle kamu yararını yakından ilgilendiren dava konusu düzenlemeye karşı Türkiye'nin farklı il ve ilçelerinde yer alan gerçek ve tüzel kişilerin birlikte dava açabilecekleri ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci ve Onuncu Daireleri Müşterek Kurulunca verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ KASIM KİRAZLI'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile Müşterek Kurul kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacıların yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT :

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır."; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükümleri yer almıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir." denilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun  "Aynı dilekçe ile dava açılabilecek

haller" başlıklı 5. maddesinde,

"1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.";

"Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında,

"Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

...

g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,

Yönlerinden sırasıyla incelenir.";

"İlk inceleme üzerine verilecek karar" başlıklı 15. maddesinde,

"1. Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü

fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

...

d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde

yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,

...

Karar verilir.

...

4.   İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a

bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

5.   1 inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen

dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir." hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

2577 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, birden fazla şahsın aynı dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; 9 dernek, 7 kooperatif ve 11 gerçek kişi tarafından aynı dilekçe ile açılan davada, davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunmadığı gerekçesiyle her bir davacı tarafından ayrı ayrı dava açılmak üzere dava dilekçesinin 2577 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca reddine karar verildiği, bu karar üzerine yeniden verilen dilekçede aynı yanlışlıkların yapıldığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası uyarınca davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 4. fıkrası, aynı maddenin 1.

fıkrasının (d) bendi uyarınca verilen dilekçe ret kararlarına karşı temyiz yoluna gidilmesine imkan vermemekte ise de; bu husus, bu kararlar üzerine yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıkların yapıldığı gerekçesiyle verilen davanın reddi yolundaki kararların temyiz edilmesi üzerine, bu kararlarla birlikte dilekçe ret kararlarının da incelemeye tabi tutulmasına engel teşkil edici bir nitelik taşımamaktadır.

Bu nedenle, davacılar tarafından aynı dilekçe ile dava açılıp açılamayacağı hususu, davacıların iddiaları ile mahkemeye erişim hakkına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları göz önünde bulundurularak incelenmelidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında usul kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşme'nin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmektedir.

Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru usulü kapsamında vermiş olduğu kararlarda, mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiği ifade edilmiştir. Mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerektiği vurgulanmıştır. (Özkan Şen Başvurusu, B.No:2012/791; Kamil Koç Başvurusu,

B.No:2012/660)

Somut olayda, davacılar tarafından dava konusu Yönetmelik hükmü ile tapuda

zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarda madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine imkan tanındığı, bu durumun zeytinlik alanların tahrip edilmesine/yok olmasına neden olacağı belirtilerek çevre hakkının ihlal edildiği iddiasıyla dava açıldığı hususu ile mahkemeye erişim hakkına ilişkin yargısal içtihatlar göz önünde bulundurulduğunda, Müşterek Kurulun davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunmadığı yönündeki gerekçesinin aşırı katı ve şekilci olduğu sonucuna varılmıştır.

Diğer taraftan, temyize konu Müşterek Kurul kararında davacıların dava açma

ehliyetlerinin tespit edilebilmesi için dava dilekçesinin reddine karar verildiği belirtilmekte ise de, birden fazla şahsın aynı dilekçe ile açtığı davalarda ilk inceleme hususlarının her bir davacı yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi konusunda 2577 sayılı Kanun'da bir engel bulunmamaktadır.

Bu itibarla, usul hükümlerinin aşırı katı ve şekilci yorumlanması suretiyle verilen temyize konu Müşterek Kurul kararında Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne;

2. Davanın 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası uyarınca reddine ilişkin Danıştay Sekizinci ve Onuncu Daireleri Müşterek Kurulunun temyize konu 13/09/2022 tarih ve E:2022/5155, K:2022/4679 sayılı kararının BOZULMASINA,"