KENDİSİNE KARŞI İŞLENEN HAKARET VE TEHDİT OLAYLARININ TELEFON İLE SES KAYDINA ALINMASI SUÇ DEĞİLDİR AYRICA HUKUKA AYKIRI DELİL OLARAK DA DEĞERLENDİRİLEMEZ.

T.C. YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ taafından verilen E. 2017/6841 K. 2017/15004 T. 18.12.2017 sayılı kararda; 

III- HUKUKSAL DEĞERLENDİRME

A. Dosyanın incelenmesinde;

Sanıkla katılan arasında araç kiralama sözleşmesinin kurulduğu, katılanın kiraladığı bu araçla kaza yapması üzerine sanığın katılandan uğradığı zararı gidermesini istediği, bu kapsamda sanığın katılana 05/02/2012 tarihinde, sanığa ait iş yerinde; “şerefsizsin, karaktersiz bir insansın” demek sureti ile hakaret ettiği, katılanın sanığa ait dükkana olaydan bir gün sonrası 06/02/2012 tarihinde tekrar gittiği, aralarında geçen görüşmeyi sanığın bilgisi olmadan katılanın gizli bir şekilde kayda aldığı, konuşma dökümünde katılanın sanığa: “abi sen bana neden karaktersizsin diyorsun ki” dediği, sanığın katılana “karaktersizsin” diye tekrarladığı, katılanın sanığa: “abi neden öyle bişey diyorsun ki” dediği, sanığın katılana: “karaktersizsin, terbiyesizsin...” dediğinin anlaşıldığı, bunun üzerine katılanın sanık ve temyiz dışı sanığın kendisini tehdit ettiği ve sanığın hakarette bulunduğuna dair şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada düzenlenen iddianame ile yargılama yapıldığı, yargılama sonunda da sanık ve temyiz dışı sanığın, katılanı tehdit ettiğine yönelik delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği, sanığın hakaret eylemi nedeni ile de: “Katılanın sanıklara ait Rent A Car'dan araç kiraladığı ve kiraladığı bu araçla kaza yaptığı, bunun üzerine katılanın 05/02/2012 günü sanığın işyerine gittiği, sanıkların katılandan 1.000 TL para istedikleri, katılanın vermek istemediği, bunun üzerine sanık ...'in katılana işyerinde "şerefsizsin, karaktersiz bir insansın" şeklindeki sözlerle hakaret ettiği, sanık ...'in böylece üzerine atılı hakaret suçunu işlediği, iddia, sanığın kaçamaklı ikrarı, katılanın kayıt ettiği ses CD'sinde bu sanığın üçüncü kişi olarak bu sözleri söylediğinin CD dökümünde yer alması ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile sanığın mahkumiyetine karar verildiği, mahkumiyet hükmünü sanığın temyiz etmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/220569 sayılı, 30/06/2015 tarihli tebliğnamesi ile hükmün onanması yönünde görüş bildirdiği, Dairemizin yukarda ayrıntıları ile belirtilen kararı ile de hükmün bozulmasına karar verildiği görülmüştür.

B. Olayın Değerlendirilmesinde;

Ceza yargılamasının asıl amacı; hukukun toplanmasına izin verdiği delillerin yine hukuka uygun yöntemlerle toplanarak, bu şekilde maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, şüpheden ari ve kesin olarak belirlendiğinde ceza yargılaması amacına ulaşacaktır. Olayla fail arasındaki irtibatı deliller sağlamaktadır. Ceza yargılamamızda delil serbestisi prensibi kabul edilmiş olup hakim, hukukun toplanmasına izin verdiği deliller hukukun izin verdiği yöntemlerle toplanmışsa bu delillerle hükmünü verecektir. Bu ilkeye 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 217. maddesinde: “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” denilmek suretiyle atıf yapılmıştır. Delil serbestisi sınırsız bir serbesti olmayı delil yasakları ile sınırlandırılmaktadır. Delil yasakları delil elde etme ve delil değerlendirme yasakları olarak iki bölümde incelenmektedir. Hukuka uygun olarak elde edilmeyen yani delil elde etme yasağı ihlal edilerek elde edilen delillerin hükme esas alınıp alınamayacağı alanı öğreti ve uygulamada tartışmalı bir alandır. CMK'nın 217. maddesi her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmeli, korunan menfaat ile ihlal edilen menfaat arasındaki denge her olayda ayrıntılarıyla irdelenmeli, tüm sonuçları ile birlikte değerlendirildikten sonra bir hükme varılmalıdır.

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak elektronik ortamda yapılan işlemlerin sayısının artması ile kişisel verilerin korunması ve gizliliği konusu da gündeme gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarında kişisel verilerin gizliliği ve korunmasıyla alakalı birtakım düzenlemeler mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasasının 20.maddesiyle düzenlenen “herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı”, 21. maddesinde düzenlenen “konut dokunulmazlığı”, 22. maddesinde düzenlenen “haberleşme hürriyeti”, 24.maddesinde düzenlenen “din ve vicdan hürriyeti”, 25. maddesinde düzenlenen “düşünce ve kanaat hürriyeti”, ifadelerinin hepsi kişilik haklarının korunmasına yönelik tedbirlerdir. Yine Türk Medeni Kanununda da kişiliğin korunmasına yönelik maddeler mevcuttur. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda (TCK) ise kişisel verilerin korunmasına yönelik kişilere karşı suçları düzenleyen ikinci kısmının, “özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde düzenleme yapılmıştır. Kişisel veri ulusal ve Uluslararası pek çok hukuksal düzenlemede: “Belirli ya da belirlenebilir nitelikteki bir kişiye dair her türlü bilgidir.” Şeklinde tanımlanmaktadır. (Elif Küzeci, Kişisel Verilerin Korunması, 1. Baskı, Ankara, 2010. s.9) Bu tanımdan yola çıkarak kişilerin kayda alınan seslerinin de kişisel veri olduğu açıktır. Kaldı ki TCK'nın 133/1. maddesinde: “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenleme yapılmak sureti ile kişisel veri olan konuşmanın hukuka aykırı olarak kayda alınamayacağı güvence altına alınmıştır.

Öte yandan temel sorun kaydedilen görüşme/konuşma içeriğinde, kaydeden kişiye yönelik suç teşkil eden bir ifade içeriği olması durumunda, bu kaydın hukuka uygun olup olmayacağı ve ceza yargılamasında hükme esas olup olmayacağı her somut olaya göre değerlendirilmelidir.

 

Yargılamaya konu olayda; katılan, 05/02/2012 tarihinde sanığın kendisine hitaben “şerefsizsin, karaktersiz bir insansın” demek sureti ile hakaret ettiğini beyan etmektedir. Ancak suçun işlendiği bu tarihte suçla ilgili herhangi bir yasal başvuru yapmak yerine ertesi gün olan 06/02/2012 tarihinde sanığın yanına tekrar giderek onun bilgisi haricinde önceden görüşmeyi kayıt altına almaya başlamıştır. Sanığa 06/02/2012 tarihli görüşme içeriğinde henüz sanığın bir hakaret söylemi yokken “abi sen bana neden karaktersiz” diyorsun ki demek sureti ile onun kendisine tekrar hakaret etmesi durumunda bunu kayda almayı amaçlamıştır. Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğu itiraza konu edilen kararımızda da belirtilmiştir. Oysa burada kişiler arasındaki görüşmenin ani gelişen bir durum olmadığı, katılanın amacının bir gün öncesinde sanığın kendisine hakaret ettiği iddiasını delillendirmek olduğu, ihlal edilen menfaat ile korunan menfaat dengesinde, sanığın özel hayatının gizliliğinin ve hayatının gizli alanının korunması hakkının ağır basan menfaat olduğu dolayısıyla Mahkeme tarafından hükme esas alınan görüşme kaydının hukuka uygun bir delil olmadığından hükme esas alınamayacağı anlaşılmaktadır.

Karar Metnine Buradan Ulaşabilirsiniz.